Çok sıkılmadık mı Tv kurgu klişelerinden? Şovmenin programı açar açmaz 5 dakika bayat espriler yapıp jeneriğe gitmesinden, "hadi bize bir şarkı söyle pıtırcıkcan" cümlesinden sonra gelen "hızlı mı olsun yoksa yavaş mı?" sorusundan, ayçiçeği mi yoksa kanola yağı mı tartışmalarından, Capslock'u bir daha kapanmadığı için bütün arkadaşlarına MSN'de bağırmak zorunda kalan pıtırcıkcan'ın dramından, bu haberi dinlerken arkada çalan Requiem for a dream kemanından, muhalefetin cevabı sert oldu ünleminden, reklamların kadrolu mutlularından, biz bu kadar cep telefonu faturası öderken bu kadar bedava kontör ve dakika kime yarıyor diye sorduran reklamcıklardan, mucize yaz dietlerinden, ben aslında sırf geyik yapmıyorum ciddi konular da konuşabilirimcilerin yaptığı çok ciddi programlardan, kanser risklerini küçük küçük ipuçlarıyla öğrenmekten, 2 karış ofsaytı hesaplayan bilgisayar desteklerinden, filtresiz kameralarla program yapamayanlardan, çamaşır makinanızın rezistansının kreçlenmemesi gerektiğini 15 senedir her reklamında anlatan markalardan, ayrı arabalarda mekanı terkeden ünlülerden, "ben tekem" diyebilecek kadar içmiş kıza mikrofon uzatan muhabirden, periyodik olarak İstanbul'u büyük bir deprem bekliyor üzerinden reyting kaygısından, bozuk ingilizceli bir millet olduğumuz imajının dibine vuran 70 dakikada devr-i alem programlarından, yayınlandığı her ülkede izlenme rekorları kırmış yarışma programlarından, kültürel referansları anlamadan kelime kelimesine çeviri yapmaya çalışanlardan... Çok sıkılmadık mı bunlardan daha?
"It rejects hot figures and hot issues and people from the hot press media. Had TV occurred on a large scale during Hitler's reign he would have vanished quickly." (Marshall McLuhan, Understanding Media, 1964)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder