27 Aralık 2009 Pazar

çok zor değil

çarpınca saydam duvarlarına acıyı hissetmeden,
öldüğüm yeri otopsi için işaretlemek gibi seni sevmek.

saçlarını artık başkaları okşar,
o kokuna başkaları şiirler yazar dedikten sonra öleceğimi bilmek.

yüzünü okşarken elimi öptüğünü hissedip,
ruhumu ışığa tuttuğumda seni görmek gibi gerçek.

zor değil aslında bu şehrin duvarlarında senin adını ve
altında öpücüğün kadar ıslak imzamı görmek

çok zor değil aslında ne ölmek,
ne de seni sevmek...

ikisi de ruhumu özgürleştiren sonlar kadar gerçek...


23 Aralık 2009 Çarşamba

blinds me she

Well someones are arranging blind dates to find the beautiful girls but some girls are so beautiful that they are blinding their dates. You're always the second one on each date.

22 Kasım 2009 Pazar

ikimiz

sil hayalleri tahtadan
kalsın sadece senle ben
yakından bakınca biz
uzaktan bakarsan biz kimiz

16 Kasım 2009 Pazartesi

Melek

düşününce
seni
sen ne kadar güzelsin
öperken dudağından
sen o kız değilsin
kalbimi teslim alıp
kıymetini bilmeyecek olan
ne kadar şanslı olduğumu anlamayıp
senin kıymetini bilmeyecek sanan


düşününce
seni
sen ne kadar özelsin
öperken dudağından
ben o çocuk değilim
sesini duymadan yaşayıp
kıymet bilmeyecek olan
ben
bir dokunuşunla durulup
seninle birlikte bugün
meleklerin de varlığına inanan













ve güneşli bir gün daha
seni öpmeye doyamamanın krallığında...

10 Kasım 2009 Salı

21 Ekim 2009 Çarşamba

?

güzel bir sorum var sana kız
hazırsan başlayayım?

16 Ekim 2009 Cuma

bu gece

bana seni seviyorum serumu bağlayın bence siz
böylece ölmem heyecandan şu an
deli gibi sevecek birini bulduğum
belli olmasın istiyorum bu gece
sen tak serumu hatta
gözümü açtığımda seni bulayım
bütün ihtiyaçlarım içinde
söyleyemediklerimi damardan alıyım kalbime
bütün odalarına senin resmini assın
pencereleri bakmaya doyamadığım gözün
bütün çekmeceleri ve dolapları senin gülüşün dolsun
yankılansın bütün koridorlarda o güzel kokun

ben ise sevilmeyeyim gene
sonuçta beni ben diye seveni yaşamadım bugüne
ama dinlerim eğer konuşursan sabaha kadar bu gece


3 Ekim 2009 Cumartesi

isimsiz şiir

seni ilk gördüğümde
beni tanıman gerektiğini düşünmüştüm
şimdi ise seni sevmenin nasıl bir şey olduğunu görürken
sana şiir yazacak vakti bulamaz oldum
ruhum hazırlıksız yakalandı açıkçası
bu yüzden bu kadar sert oldu düşüşüm
doğduğun güne düşmenin hissi gibi
aç, yalın ayak ve susuz.

can

16 Eylül 2009 Çarşamba

şu an

o kadar üşüyorum ki şu an
ısınabilirim nefesinle
o kadar sarhoşum ki şu an
ayılabilirim bir öpüşünde
o kadar ansız ki şu an
senin düşüncenle vakit bulabiliyorum sadece
o kadar küçüğüm ki şu an
yaşayabilirim dudağının sol üst çaprazında
o kadar gencim ki ben
senle aynı yaşta
o kadar yaşlıyım ki ben
sana senin kadar güzel olmayan bir gülü aldığım yaşta
o kadar ummazdım ki ben
böyle hissediyim bir kıza
o kadar benliksin ki sen
seni öpmediğim günüm geçmese keşke
o kadar yaşamalıyım ki ben
alışılmasam
o kadar alışamasan ki bana
her gün beni yeniden tanısan
o kadar iyi tanısan ki beni
bana hep şaşırsan
o kadar şaşırsan ki bana
sana karşı bu kadar açık oluşumu bir mucize olarak görsen
o kadar açık olsan ki bana
akıp gitse o güzel bakışın saatlerce
hiç konuşmasan da olur
bana bak yeter
o kadar küçüğüm ki şu an
yaşayabilirim kocaman olan umudunda
sen bile farketmezsin
o kadar farkedilmezim ki şu an
kendimi zorlamadan her şey kendiliğinden
o kadar rahatladım ki şu an
sana söylemek istediğim her şey bu şiirde
o kadar yaşasam ki seni sen diye
sen bile buna şaşırsan
o kadar seviyorum ki bu anı
sen yanımda olsan şu an
ölürdüm heralde
böyle bir mutluluk olabilir mi diye




11 Eylül 2009 Cuma

funny the way it is

televizyonda ilk defa demin duyup, inanılmaz beğendiğin bir şarkıya yanlışlıkla sahip olduğumu anlamak ne kadar komikmiş. hele o şarkıyı sen bana vermişken...

9 Eylül 2009 Çarşamba

alabildiğine ıslak bir kaldırım taşı üzerinde
ayak ucumla dokunuyorum o küçük sele
sen dolu bir damla süzülüyor sonra şakağımdan aşağı
kalbimin üzerinde duruyor ve de
birikmek istiyor sadece
birikmek istiyor sakince

kalalım istiyorum o yağmurun altında
herkes kaçarken sağa sola

metrekareye bin düşüyor o an
metrekareye bin düşüyor o güzel yüzün

26 Ağustos 2009 Çarşamba

bitkisel aşk

bitkisel olmayan çay var mı?

cidden kapitalizm: bir aşk hikayesi...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Kainat güzeli ve o Türk




Türk olmak sanıldığının aksine zordur. Cinsimize hiç bir yerde yazılı olmayan bazı görevler ve özellikler verilmiştir. Mesela Kainat güzelliği yarışması düzenlemenin aslında bilinmezcilik paradigmasını hiçe sayan bir hareket olduğunu ancak bir türk anlayabilir. Sadece bir türkte ona karşı çıkabilecek cesaret vardır.

Siz hiç zorlanmayın ben yorumda ne yazdığını buraya yazıyım:

"ne hakla kainat güzelini seçiyorsunuz hala anlamış değilim. evrende yanlız olduğumuz kesin sanki."

Görüldüğü üzere muhteşem bir "interpretation". Çünkü bu bir yorum değil. Bir "karışma", "müdahale" unsuru ile bezenmiş bir isyan. "Hala" diyor ünlü yazar dikkat ederseniz. İlk kainat güzeli seçildikten sonra kaç kere beyaz saraya uzayluılar saldırdı, yollarda arabalar savaştı, Will Smith ve diğer rapçiler el ele tutuşup uzaylıları "dis"ledi. Fakat biz insanoğlu hala uzaylıları hiçe sayaraktan Kainat güzelini seçiyoruz. Ayrıca! Dikkat burası önemli; Uzaydaki en güzel canlı türünün biz olduğu ne malum? Belki merkürlüler bir içim su? Venüslüler afet? Uranüslüler taş? Neptünlü erkeklerin hepsi Jude Law, kızlar ise Sienna Miller? Biz kimiz de kainatın en güzelini seçmeye çalışıyoruz.

İnsanlık büyük bir felaketin eşiğinde. Bu yalnışa bir dur denilmezse kainatın eleştiri oklarını üstümüze çekebilir ve daha tanışmadığımız ama muhtemel çirkin uzaylı kardeşlerimize karşı çok büyük bir ayıp yapmış oluruz.

Umarım kainat güzeli bu utancı daha fazla devam ettirmez ve tacını hak ettiği yere uzay boşluğuna bırakır ve tacın sahibini bulmasına bir fırsat tanır.

Diyeceklerim bu kadar.

Teşekkürler Türk...

21 Ağustos 2009 Cuma

Sosyal paylaşım siteleri nereye kadar?


SOSYALLEŞME EKONOMİSİ

London School of Economics'ten Charlie Beckett bu işin nasıl para getireceğinin henüz keşfedilmediğini söylüyor. Reklam verenler ve reklam ajansları açısından ise bu yeni sitelerin tek anlamı reklam mecrası olmaları değil.

Universal McCann iletişim ajansının araştırma müdürü Glen Parker, sosyalleşme ağlarının pek çok şeyin yanında para harcama alışkanlıklarını da etkilediğini söylüyor.

"Geçen yıl internet kullanıcılarına baktığınızda, bir şekilde iletişim kurdukları insanlarla, yüzyüze görüştüklerini görüyordunuz. Son 12 ayda bu tamamen değişti. Şimdi sosyalleşme siteleri daha fazla etkili. İnsanların yüzyüze iletişim kurduğu kişilerin sayısı, sosyalleşme ağlarıyla görüştüklerinin gerisine düştü."

Reklamcıların şimdi Facebook ve Twitter gibi ortamlardaki insanların birbirini etkileme biçimlerini de anlaması ve mümkünse şekillendirmesi gerekiyor. Glen Parker, örneğin müzik ya da moda gibi alanlarda marka algılamalarının büyük ölçüde sosyalleşme ağlarında vuku bulan "arkadaş sohbetlerinde" şekillendiğini söylüyor.

Geleneksel reklamcılık da giderek daha az yer tutmaya başlıyor. Wall Street Journal gazetesi teknoloji editörü Julia Angwin, sosyalleşme ağlarındaki mesajların artık "Alışveriş merkezindeyim gelsene!" boyutundan çıktığını, insanların örneğin Başkan Obama konuşma yaparken, onun sözleri hakkında Twitter'a yorumlar yazdığını söylüyor.

BBC Türkçe

Güncelleme: 09:43 TSİ 14 Ağustos. 2009 Cuma

14 Ağustos 2009 Cuma

kırmızı ışık

iki insanın aynı frekansta olması çok zordur
biri biraz aşağı iner
diğeri de çıkar çoğu zaman yukarı
biz ise senle aynı radyo kanalını dinleyen iki kişi
kırmızı ışıkta durup yan yana göz göze gelmiş gibi
ne biraz eksik ne biraz fazla
aynı frekansta

daha sarı ışıkta
arkadan korna çalan hislere kızarcasına
farkedercesine her defasında ne kadar güzel gülümsediğini
seni ne kadar öpmek istediğimi
orkidenin dala sarılırken hiç açılmayacak gibi gözüken tomurcuğu gibi
sıkarken yumruklarımı
onunla
o kırmızı ışıkta durup yan yana göz göze gelmiş gibi
ne biraz eksik ne biraz fazla
tam da aynı frekansta

7 Ağustos 2009 Cuma

need you to sign here and here

in the middletown of your heart,
need a room for rent.

time to move out from the ghettos of your mind
cause lovebank has the perfect "till fall apart mortgage" just got out
but the problem is the indemnity is obligatory
for the ones who dare, dear...

shall i today?
tell me now, shall you be the one who is going to let us stay there...




4 Ağustos 2009 Salı

Çok sıkılmadık mı?

Çok sıkılmadık mı Tv kurgu klişelerinden? Şovmenin programı açar açmaz 5 dakika bayat espriler yapıp jeneriğe gitmesinden, "hadi bize bir şarkı söyle pıtırcıkcan" cümlesinden sonra gelen "hızlı mı olsun yoksa yavaş mı?" sorusundan, ayçiçeği mi yoksa kanola yağı mı tartışmalarından, Capslock'u bir daha kapanmadığı için bütün arkadaşlarına MSN'de bağırmak zorunda kalan pıtırcıkcan'ın dramından, bu haberi dinlerken arkada çalan Requiem for a dream kemanından, muhalefetin cevabı sert oldu ünleminden, reklamların kadrolu mutlularından, biz bu kadar cep telefonu faturası öderken bu kadar bedava kontör ve dakika kime yarıyor diye sorduran reklamcıklardan, mucize yaz dietlerinden, ben aslında sırf geyik yapmıyorum ciddi konular da konuşabilirimcilerin yaptığı çok ciddi programlardan, kanser risklerini küçük küçük ipuçlarıyla öğrenmekten, 2 karış ofsaytı hesaplayan bilgisayar desteklerinden, filtresiz kameralarla program yapamayanlardan, çamaşır makinanızın rezistansının kreçlenmemesi gerektiğini 15 senedir her reklamında anlatan markalardan, ayrı arabalarda mekanı terkeden ünlülerden, "ben tekem" diyebilecek kadar içmiş kıza mikrofon uzatan muhabirden, periyodik olarak İstanbul'u büyük bir deprem bekliyor üzerinden reyting kaygısından, bozuk ingilizceli bir millet olduğumuz imajının dibine vuran 70 dakikada devr-i alem programlarından, yayınlandığı her ülkede izlenme rekorları kırmış yarışma programlarından, kültürel referansları anlamadan kelime kelimesine çeviri yapmaya çalışanlardan... Çok sıkılmadık mı bunlardan daha?

"It rejects hot figures and hot issues and people from the hot press media. Had TV occurred on a large scale during Hitler's reign he would have vanished quickly." (Marshall McLuhan, Understanding Media, 1964)

31 Temmuz 2009 Cuma

dört işlem

Şimdi aklından bir sayı tut,
ama sakın bana söyleme.
o sayıyı sana olan özlemimle çarp,
sonra böl seni ne kadar yeni tanıyor olmama.
ardından senden ne kadar hoşlandığımı ekle ona,
geriye kalanı yaz bir kenara
ve sonra düşün
bundan ne çıkarırsam olmaz bu çocukla...

30 Temmuz 2009 Perşembe

Mucize köfte tarifi

Sıkı durun ev hanımları ve sen (sen kendini biliyorsun)

Malzemeleri veriyorum:

1 kilo kıyma
Ekmekiçi (Önceden bayat ekmeklerden ufalanmış difrize atılmış)
1 yumurta
Soğan (1.5 adet, diplerini atıyoruz rendelerken)
Sarımsak
Pulbiber veya tozbiber
Zeytinyağı
Kabartma tozu* (küçülmesin ve iri kalsın diye)
Yoğurt* (kıvam ve inegöl köftesi havası versin diye, 1 çorba kaşığı)
Tuz
Kekik
Karabiber
Kimyon

Kolay gelsin hanımlar. Bir daha ki yemek tarifimiz kimbilir ne zaman... Tekrar görüşmek dileğiyle...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

pareto'ya mektup...

okyanuslar üzerlerine devrilse de anlamaz onlar,
ne devrimler ne de devrilenler kadar.
devredilmiş bir aşkla yaşamaya mahkum olan
yüzyıllardır atalarının neyi devşirdiğini hatırlayamayan
devri değiştirdi sanıp, yeni bir devinim sağlayan
bir devi, evi ve seni rahatsız edecek olan...
rahat ol yorgun aslan...

28 Temmuz 2009 Salı

Yazasım var...

O değil de bir küresel ısınma vardı ona ne oldu? He unuttum tam o aralar Amerika'nın Irak'ı terketme zamanı gelmişti. Dünyayı bir sıcak hava dalgası sarıvermişti hatırlarsanız tam o aralar. Daha sonraları ise Obama diye bir adam seçildi başkanlığa. O da "Amerika Irak'tan çıkacak" sözüyle başkanlığa seçildi gibi birşey oldu. Bana kalırsa Obama photoshop adam. Bir photoshop harikası yani. Adamı gerçekten gören var mı? Çok kusursuzmuş gibi gözüküyor çünkü. Belki androit bile olabilir, hiç suya girdiğini gören oldu mu bu adamın? Bisiklete falan biniyomuş sabaha karşı kalkıp. Kesin androit bence! Tekerleğe kaçak hat çekmiş kendini şarj ediyordur belki de. Herneyse! Nerden mi aklıma geldi bu hadise?! Angelina Jolie geçenlerde Irak'taki Amerikan askerlerine moral vermeye gitmiş. O askerler kendi elleriyle yarattıkları o cehennemi terkedecekler olsa bence inanılmaz moralli olurlardı. 3. hatta 4. dünya ülkelerinden her renkten flush royal yaparcasına çocuk toplayan bir kadının vereceği morale de ihtiyaçları olmazdı -baya ağır konuştum... Gene saptım konumdan... O değil de bir küresel ısınma vardı ona ne oldu? Biz türklerin bakış açısı kusursuz... Rakıya atmaya buz kalmadığı zaman, gerçekten s*çtık demektir hesabı yaşıyoruz gündemi. Ne çok eksik, ne çok yeni. Gerçekten kusursuz. İmam olmaya girip astronot bile olabiliyoruz artık. Aydan ezan duyulabildiğine göre Türkiye'nin aya İmam tayin etmesinin zamanı geldi demektir! Milyonların duasıyla uçar gider o mekik söylemedi demeyin! Gerçi kimi kandırıyorum, bizim üretebildiğimiz tek mekik pastahanede satılan cinsten. Hem de içi vişneli. Sadesi de oluyor genelde. Hatta sadesini ben baya severim. Beşiktaş'ta çok şirin bir fırın var. Kesinlikle tavsiye ederim.


27 Temmuz 2009 Pazartesi

tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! un peu de patience tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure! tu seras plus content qnd la victoire es dure!

26 Temmuz 2009 Pazar

istemesen de

istemeyeceğin şey çok şu hayatta
kaybetmeyi istemezsin bir kere
ya da onsuz olmayı
onu kaybetmeyi hiç istemezsin mesela
hem de daha yeni bulmuşken onu

istemeyeceğin şey çok şu hayatta
seni bir saçmalığa inandırabilecek kişi olduğuna inanmak istemeyebilirsin mesela
ya da 4 saatlik uykuya
4 saatten geriye kalanın sen ve ben olabileceğine
belki de olması gerektiğine
gözlerini bir kere görmek istemeyebilirsin mesela
geceler seni gereceğine
rahat rahat uyumak yerine
kendini unuttuğun yerlerde
onu düşünmek istemeyebilirsin

ya da
onu düşünmek yerine
düşlediğin herşeyi o yapabilirsin

seçim senin
dedim ya istemeyeceğin şey çok şu hayatta
istemesen de bileceğin şey çok nasılsa

Çiçeğe mektup

Anladığım kadarıyla çiçekler dünyasındaki durumda bizdekine benzer. “All the best women are married, all the handsome men are gay” çiçek dünyasında yerini “bütün çirkin çiçekler kokulu, kokusuz çiçekler ise güzel ve zarif” ’e bırakıyor. Ona bakmayı unutma! Masanda güzelleşmesi umuduyla!

Tehlikeli birşey

Ne kadar ince olabilir ki aradaki çizgi?
Ne kadar farklı olabilirdim ki senden bir önceki günden?
Birinin bu kadar ileri gidebilmesi için bütün herşey.
Birinin çıkıp beni sarsması için fazla mesailerim.
Sana şiirler yazdığım, yüzünü hayal etmek için gözümü kapattığım gecelerim...

Ne kadar farklı olabildim ki dünden?

Canım acıyınca anlarcasına varlığımı
Birinin bu kadar ileri gidebilmesi ne kadar tehlikeli birşey...

Slowmotion Love

Every thing seems slowmotion, its the slowmotion love

Once you step in, it slows everything down

Instead of traveling around the world without her and her love

You choose to rust in a dungeon which has a small window upon its wall

As long as you see that girl walking thru the alley

You want to (re)alise how beautiful she smiles every single time

And you beg time to slow down, to live your slowmotion love

Cause every thing seems slowmotion,

thats my slowmotion love!

Lunapark

Ben senle neden bi basima tanisamiyorum ki,
siradan bi gunde,
siradan olmayan bi sekilde.
Bir lunaparkta veya gulusunun bahcesinde.

Ben senle neden bi basima tanisamiyorum ki,
Siradan bi gunde,
Siradan olmayan bir sekilde.
Sonra sorunca kendime,
Tanistik ya bu asil hikaye...

Ben neden yasamak istiyorum ki,
Seni.
Sen diye.
Senle olani ve sensiz olamayani.

Sonra sorunca kendime,
Senle ben.
Iste bu asil hikaye.

Ve Sensiz ben,
Ne kotu bisi...
Cunku pisman olucam biliyorum,
Yeteri kadar opemezsem seni...

Bir sonraki gün...

Yatağın sıcak tarafindaki yastik umuduyla tanımak istiyorum seni
Çünkü çok iyi biliyorum.
Fazladan çıkarılmış banyoya koyulmuş bir havlu gibi misafir,
Kendi evinden getireceğin diş firçan kadar yabancı olacaksın başta

Düne kadar toplamaya üşendiğim evimi bir cırpıda düzenlercesine
Yedek anahtarını bul istiyeceğim hayallerimin
Bul onlari diyeceğim ben orada yokken
Bul ki, sarılacak bir umudum olsun sana
Bul onları ki tesaduf dönsün rastlantıya

Ve ben seni sevmeye baslayayım...
Bir sonraki günde ve bir sonraki güne..

En sevdiğin şarkı...

Sevdigin grubun en sevdigin sarkisini best of a koymazlar ya, bir an uzulursun. Sonra da dusunur, digerlerinden ne kadar farkli oldugunu aklindan gecirirsin. Fakat akla hic gelmeyen senin degil sarkinin ne kadar ozel oldugudur.

Sen iste o sarkisin, ben ise o sarki hic kimseyle paylasilmasin isteyen kisi...

13 Mart 2009 Cuma

Yattığı yerden kalkması dileğiyle...

Kurban'lık koyunun, Kargo'nun, kadın diye çıkan Şebnem'in raflarda yerlerini alıp en popülere en somut alternatif olduğu yıllardan bugüne çok şey değişti. Bir kere o temiz raflar artık baya tozlu. İlk duyuşta aşık olduğumuz albümlerin yenileri artık estetik güzeli. İmkanlarını kendi yaratamayanların tarihi, Türk rock müzik tarihi; Siz her an dokunsak ağlayacak gibi duran küçük asi çocukları mısınız bu ülkenin dedirtti. Türkiye'de Rock ölmek için yalvarmaya başlayalı çok oldu Barış abi.

Müziğe paha biçildi. Söyleyecek pek söz kalmadı. Bir gün yerden kalkması ve silkinmesi dileğiyle.

"Söyleyecek sözün yoksa dinle
Dönüşü olmayan yola girme
Ne gariptir sevenler kavuşmaz
Bu sözlere inandın mı söyle

Hiç bir anlamı yok
Sadece sus ve dinle
Gerçekler nerede
Sadece sus ve dinle

Ne yazarım ne söylerim
Ne konuşur ne gözlerim
Sadece durmuş dinlerim
Öyleyse ben ben değilim"

Kurban - Ben Değilim